"Asıl
zorluk bundan sonra başlamaktadır. Bugüne kadar yaptıklarınız bundan sonra yapacaklarınızla mukayese edildiğinde bundan sonra yapacaklarınızın daha da önemli olduğunu yaşayarak göreceksiniz. Üstlendiğiniz görev, şerefli bir görevdir. Yer, gök ne varsa her şeyin
adalet üzerinde durduğuna inanan bir medeniyetin mensuplarıyız. Eğer adaletin kaybolduğunu insanlar görür, buna inanırsa orada hiçbir şeyi ayakta tutma imkanı kalmaz. Mülkün temeli
adalet ama her şeyin temeli
adalet sadece mülkün değil. Temeli
adalet olmayan dünyada ve kainatta hiçbir şey yoktur. Onun için adaleti bozan, adaleti bozmak için sirayet eden her şey bilin ki dünyanın da, kainatın da, insanların da en birinci düşmanıdır.
Bizim hepimizin yargıya olan inancı ayakta tutması lazım. Yargının esas gücü emin olun halkın, yargıya ihtiyacı olan herkesin yargıya duyduğu güven, emin
olmak yargıçlar ve savcılar için son derece önemli bir vasıftır. Eğer
biz bu eminlik vasfımızı koruyamazsak yargıya da, adalete de, milletimize de, devletimize de en büyük zararı başta
biz veririz. Onun için yeni mesleğe başlayacak hakim ve savcılarımıza diyorum ki eminlik ve güvenilirlik vasfınızı hayatınızın her anında korumak için çok büyük gayretin, çok büyük çabanın içerisinde olun, buna leke getirmeyin, leke getirilmesine izin asla vermeyin. Güvenilirlik vasfını korumak, yargıya olan güveni de güçlendirecektir, o da sizin gücünüze güç katacak, sizin verdiğiniz kararlardan canı yanan insanların dahi ’hakim doğru karar verdi, ben bunu hakettim’ demesine yol açacak ve o kararı kabullenmesini sağlayacak. Bunu sağlayacak yegane şey sizin tarafsızlığınızdır. Görevinizi yaparken görevinize anayasa, yasa ve hukuk çerçevesinde ve bunlara bağlı bir vicdan anlayışıyla bakarsanız tarafsızlığınızı her daim muhafaza edersiniz.
Hepimizin farklı ailelerden gelmesi normaldir. Başka siyasi, sosyal anlayışlarının, görüşlerinin olması normaldir. Farklılılarımız bizim gücümüz, kuvvetimiz, zenginliğimiz, servetimizdir ama bizler yargı görevi yaparken anayasa, yasa, hukuk ve bunlara bağlı bir vicdanı bir tarafa koyup
kendi sahip olduğumuz görüşleri, anlayışları, kararlarımıza ve adli işlerimize esas alırsak o
zaman adalete hep beraber ihanet etmiş oluruz.
Meslek hayatınız boyunca anayasamıza, hukukumuza, kanunlarımıza sadık kalın. Beğenmeseniz de, eleştirseniz de sadık kalın. Çünkü bunları siz uygulamakla görevlisiniz. Değiştirmek yasama organının işi, oralar değiştirdiğinde de ona uyarsınız ama eğer
biz vicdanımızı anayasa, yasa ve hukuka bağlı değil de ideolojilerimize, FETÖ gibilere bağlarsak o
zaman bu millete de, devlete de, adalete de en büyük ihaneti
biz yapmış oluruz. Akıl hürriyeti, vicdan hürriyeti son derece önemli. Akıl hürriyetini kaybedenlerin kendisine hayrı olmadığı gibi, ülkesine ve milletine de hayrı olmaz. Akıl sağlığı önemli ama akıl hürriyeti, akıl sağlığı kadar önemli bir başka iştir. Sağlıklı durup, esir olan bir akılla sağlıklı karar kimse alamaz. Onun için de hakimlerimizin, savcılarımızın ve her insanın akıl hürriyetine sonuna kadar sahip olması lazım. Aklını başkalarına rehin eden, birisi bir şey söylediği
zaman onu sorgulamaksızın, ona itaat eden bir aklın sahibinden asla adaleti ben beklemem, bekleyemem. O emreden kişi ’zulüm yap’ dediği
zaman zulmü
adalet zanneden birisi
adalet dağıtamaz ancak zulme kılıç olabilir. Onun için de bütün hakim ve savcılarımızın her birinin vicdan hürriyetini de iyi anlaması gerekir."