“Aradan 8 yıl geçmesine rağmen uzun yıllar bu olaydan kimseye bahsetmedik.
Haktan bey bizimle konuştuktan sonra ikna olduk.
Eşim, Mukadder, oğlum Tayfun ve gelinim Türkan Gacaner ile birlikte 2008 yılında bu olaya şahit olduk. 14 Haziran 2008 tarihinde
gece saat 12.30 sıralarında oğlum, eşim ve gelinim ile birlikte evin bahçesindeydik. Hava
sıcak olduğu için avluda oturuyorduk. Bir anda büyük bir gürültüyle bahçeye bir
ateş topu düştü. Hepimiz çok korktuk. İlk başta,
uçak ya da uydu parçası düştü sandık.
Köpekler havlamaya başladı. İneklerimiz bile zincirle bağlı olmalarına rağmen
kendi etraflarında dönmeye başladılar. Hemen
biz ailecek
ateş topunun düştüğü yere yöneldik. O tarafa baktığımızda adeta şok olduk. Karşımızda etrafına kırmızı ışıklar saçan bir varlıkla karşılaştık. Büyük gözleri ve kulakları vardı. Yaklaşık 1,50-60 metre boyundaydı. O da bize bakıyordu.
Evden,
av tüfeğimi alarak
ateş etmek istedim. Sonra ne olduğunu bilmediğim için vazgeçtim. Üzerine doğru yöneldiğimizde gözlerini bizden ayırmadan yavaş yavaş geri geri gidiyor, bizden uzaklaşıyordu. Çok ürkmüştük. Gelinim, hemen
ev telefonumuzdan polisi aradı. Polise, “gelin bizi kurtarın” dedi.
Polis bulunduğumuz alanın yetki alanları dışında olduğunu söyleyerek, bizi jandarmaya yönlendirdi. Hatta jandarmanın değil, direkt olarak komutanın numarasını verdi. Numarayı aradıktan 20 dakika sonra çift kabin bir araçla yaklaşık 10-11 kişiden oluşan bir jandarma ekibi geldi. Başlarında başçavuş vardı. Başçavuş ve askerler burada üzerlerine çelik yelek giydiler. Silahlarını doldurarak, varlığın olduğu yöne doğrulttular. Komutan askerlere, ‘siz burada bekleyin’ dedi ve bir askere el feneri vererek onunla beraber varlığa doğru yöneldi. Varlığa iyi yaklaştıktan sonra onu omzundan tutarak yakaladı. Hızlıca geldikleri çift kabin araca bindirdi. Varlığı araca bindirirlerken ayağının alt kısmını gördük, bembeyazdı. Jandarma varlığı alıp buradan uzaklaştı ve bize konuyla ilgili herhangi bir bilgi vermedi”