Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çözüm süreci, Türkiye'de milli birlik ve beraberliği temin edecek, şiddeti terörü sonlandıracak bir projenin adıdır. Bu aşamada da nasıl kademelendirilmiş bir şekilde bu hedefe ulaşılacağı konusunda da sürekli bir istişare halindeyiz” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanlığı'nda brifing aldı. Yaklaşık 4 saat süren toplantı sonrası açıklamada bulunan Davutoğlu, "Bugün Genelkurmay Başkanlığımızda çok kapsamlı bir brifing aldım. Bu, birçok açılardan hem önemli hem gerekliydi. Bildiğiniz gibi 62. hükümeti kurduktan sonra devlet kurumlarımızda yoğun ve detaylı toplantılarda bir araya geliyorum ve bu bir araya gelişleri kurumlarımızı, bakanlıklarımızı Başbakanlığa çağırarak değil orada onların çalışma ortamlarında çalışma arkadaşlarıyla birlikte yapmaya özen gösteriyorum. Sayın Genelkurmay Başkanımız zaten 29 Eylül'de Bakanlar Kurulu'na gelip tezkere öncesinde genel bir bilgilendirme bütün Bakanlar Kurulumuza yapmıştı. Planladığımız çerçevede
biz Milli Güvenlik Kurulu üyesi bakanlarımızla birlikte Genelkurmay Başkanlığımızı ziyaret ettik. Genelkurmay Başkanlığımız ve kuvvet komutanlarımızla birlikte herhalde 4 saati aşkın bir süre Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) ihtiyaçları, imkan ve kapasitesi, Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları anlamında çok kapsamlı bir istişare imkanı oldu. Her şeyden önce Genelkurmay Başkanımıza ve bütün komutanlarımıza teşekkür ediyorum. Çok iyi bir hazırlık, çok detaylandırılmış ve gelecek projeksiyonu son derece iyi tespit edilmiş bir çalışma sundular" ifadelerini kullandı.
“TSK'NIN TEMEL BAZI ÖZELLİKLERİ VAR…”
Davutoğlu, "Böyle bir bilgilendirme ve belli aralıklarla güvenlik ihtiyaçlarının gözden geçirilmesi ve Türkiye'de ve bölgesindeki gelişmeler bağlamında ihtiyaçların tespiti bakımından bundan sonra da bu tür istişarelere devam etmekte büyük fayda mülahaza ediyorum. TSK'nın temel bazı özellikleri var, hepimizin dikkat etmesi ve tarihi bir gerçeklik olarak bilmesi gereken. Bir; geleneği devlet geleneğimiz gibi silahlı kuvvetlerimizin de Türkiye'nin ve bu topraklarda Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti çizgisindeki her
değişim ve dönüşümün büyümenin de duraklamanın da, gücün de bazen zaafın da yansıdığı en temel güç unsurlarından biridir" diye konuştu.
Silahlı kuvvetlerin yine en önemli niteliğinin 'milli
ordu niteliğinde olması' olduğunu anlatan Davutoğlu, "Yani toplum kesimimizin her yerinden, bölgesinden, vilayetinden bir katılımla oluşmuş gerçek anlamda milli bir
ordu niteliği özellikle bugünlerde çevremizdeki ülkelerdeki güvenlik zaaflarına temel teşkil eden silahlı kuvvetler yapılanması zaafının göz önü dağılımı da çok önemlidir" dedi.
Bugün de silahlı kuvvetlerin Türkiye'nin genel büyümesi ve gelişmesinde sahip olduğu konumun önemini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Bu bağlamda uluslararası konjonktür süratle değişiyor. Riskler, tehditler mahiyet değiştiriyor. Türkiye, NATO ittifakı içinde zaten köklü bir ittifak sistemiyle bütünleşik olarak savunma planlamasını yapa gelmiş bir ülkedir. Ancak, 1990'lı yıllarda Balkanlarda, Kafkaslar'da yaşanan gelişmeler sadece meselenin bloklar arası çatışma olmadığını bize gösterdi. Son dönemde ise özellikle çevrede, bölgelerde yaşanan gelişmeler sadece ülkelerarası çatışmalar değil ülke içi çatışmaların ve asimetrik tehdidin bizi nasıl etkileyeceğini de asıl bir şekilde ortaya koydu" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'nin demokratik sistemi içinde silahlı kuvvetlerimizin en önemli özelliklerinden biri de bu demokratik sistemin meşruiyeti içinde çalışan ve devlet meşruiyetinin sağladığı yasal zeminde faaliyet göstermesi. Bu anlamda da silahlı kuvvetlerimizin geleneği, çağdaş yapısı ve demokrasiyle bağlılığı silahlı kuvvetlerimizi çevredeki bütün silahlı kuvvetlerden farklı bir özelliğe kavuşturmaktadır. Bunun da muhafazası önemli. Bölgede ve uluslararası konjonktürdeki risklerin artması, riskin niteliğinin değişmesi haklı olarak silahlı kuvvetler yapılanmasının da gözden geçirilmesini gerekli kılıyor. Bu çerçevede bize bugün takdim edilen silahlı kuvvetlerimizin 2033 projeksiyonu ve 2033 projeksiyonu içinde 30'a yakın milli savunma sanayine dayalı yeni projenin sunumu hükümet üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri ve Başbakan olarak beni heyecanlandırdı hem de ülkemizin ulaştığı kapasiteyi göstermesi bakımından da büyük bir önem taşıyor" dedi.
"HALEP'TEKİ GELİŞMELERİ KAYGIYLA İZLİYORUZ"
Açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, bir gazetecinin 'Halep'e ilişkin sorusuna Davutoğlu, "Halep'teki gelişmeleri kaygıyla takip ediyoruz. Tabii şehir düşme noktasında, bu anlamda istihbari olarak bilgiler geliyor, düşme noktasında olduğu söylenemez. O noktada olmasa bile çok yoğun bir baskı altında. Uluslararası toplumun çifte standartlı tavrının bir göstergesi" karşılığını verdi.
Suriye halkının 3,5 yıldır zulüm altında onurlu bir direniş sergilediğine dikkati çeken Davutoğlu, "Halep'in düşmesi durumunda Türkiye olarak bizi kaygılandıran büyük mülteci sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz. Bunun için bir güvenli bölge talep ediyorduk. Bunun için sadece IŞİD değil, Esad rejimine karşı da tedbir alınmalı diyorduk. IŞİD tehlikesi ortaya çıkan
Suriye rejiminin saldırılarıdır ve
Suriye rejiminin ta kendisidir. Çünkü
Suriye rejimi havadan bombaladığı yerde, Halep ve civarında, önce
Suriye rejimi havadan bombaladı. IŞİD teröristleri de karadan girdi. Şimdi yine IŞİD'in ortaya çıkardığı konjonktür sebebiyle Esad rejimi Halep'e dönük baskılarını artırdı. Dünyanın artık bu tutumundan, uluslar arası toplumun bu aymazlıktan kurtulması ve
Suriye rejimine karşı açık ve net tavrını ortaya koyması lazım. Tabii böyle bir mülteci akını olmasını istemeyiz, arzu etmeyiz. Bu konuda da taraflarla bilgi paylaşımımız devam ediyor" dedi.
“ÇÖZÜM SÜRECİ, ŞİDDETİ TERÖRÜ SONLANDIRACAK BİR PROJENİN ADIDIR”
Başka bir gazetecinin, 'Kamuoyunda, TSK'nın 3 başlıkta çekinceleri olduğu dile getirildi. Bunlardan bir tanesi çözüm sürecinde bilgilendirme, Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması ve bedelli
askerlik 4 saatlik görüşmede bu konular gündeme geldi mi" sorusunu Davutoğlu, "Bugün esas itibarıyla Silahlı Kuvvetlerimizin değişen uluslararası ve bölgesel konjonktürdeki yapılanması, ihtiyaçları tespit üzerinde durduk. Bu konularda Genelkurmay Başkanımızla benim ikili olarak yaptığım görüşmede, haftalık görüşmelerde de gündeme gelmiş konulardır. Genelkurmay Başkanlığımızın ihtiyaçlarını dinliyoruz, taleplerini her
zaman dinliyoruz. Bakanlar Kurulu'nda dün mayınlı bölgelerle ilgili yasa çalışmamız oldu. Bugün yoğunlaştığımız konular daha çok uluslararası ve bölgesel konjonktürle ilgili konulardı. Çözüm süreci konusunda, Genelkurmay Başkanımızla görevi alır almaz çözüm süreci mekanizması zaten bunları hep paylaştık. Çözüm süreci Türkiye'de milli birlik ve beraberliği temin edecek, şiddeti terörü sonlandıracak bir projenin adıdır. Bu aşamada da nasıl kademelendirilmiş bir şekilde bu hedefe ulaşılacağı konusunda da sürekli bir istişare halindeyiz" şeklinde cevapladı.
Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasını değerlendiren Davutoğlu, "Jandarma Genel Komutanlığı şu anda da yasal olarak zaten İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir kuruluştur. Ancak daha önceki uygulamalarda maalesef bu yasal çerçeveler tam istenilen ölçüde hayata geçirilemediği noktalar oldu. Bu yaptığımız çalışmayla bunlar daha açık bir şekilde, bağlı olma niteliği tanımlanıyor. Atılacak adımlar çerçevesinde İçişleri Bakanlığımızda çalışmalar devam ediyor" dedi.
Davutoğlu, bedelli askerliğe ilişkin, "Silahlı kuvvetlerimizin imkan ve kapasitesine göre de bedelli konusunda da Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldikçe bu konuları ele alıyoruz. Bu çerçevede de yeni bir gelişme olduğunda paylaşılır. Ancak bölgedeki konjonktür hepimizce malum. Hepimiz bu perspektifi de göz önünde bulundurarak atılabilecek adımları birlikte değerlendireceğiz" ifadelerine yer verdi.
ENİSE YAPAR