HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında partililere seslendi. Güne alçakça bir saldırıyla uyandıklarını belirten Yüksekdağ, "Geliyorum diyen bir saldırıydı. Partimizi hedefleyen linç kampanyasından ayrı değildir. Öfkeli bir şahsın yaptığı herhangi bir saldırı değildir. Partimiz üzerinde ısrarla oluşturulan basıncın sonuçlarından biridir. Saldırıyı gerçekleştiren, sadece o maşa, o piyon değildir. Saldırıların organize edildiği merkez siyasi iktidardır. Bu siyasetin başı günlerdir bir
savaş bir kışkırtma diliyle konuşuyor. Yandaş
medya halkların gözünün içine baka baka partimizi hedef haline getirdi, bugün umdukları şey gerçekleşti" ifadelerini kullandı.
"Partimizi hedef gösterenler, bu saldırıyı beklemediklerini söylemesinler" diyen Yüksekdağ, şunları kaydetti:
"Sokağa çıkma eleştirisi yapanlar,
karanlık güçlerin şiddetini bizzat örgütlemiştir. Davutoğlu
HDP siyasi parti gibi davransın' diyor. Bize ders vermeye başlamadan önce siz bir hükümet gibi davranmaya başlayın. Bir hükümet, şiddet ve
savaş dilini
kendi yemini haline getirebilir mi? Yatıp kalkıp
HDP ile uğraşmayı temel kabine görevi haline getirmişler. Sizin göreviniz bu değil. Siz önce bir hükümet gibi davranın, sonra bizi sorgulayın.
HDP sizin yüklenmediğiniz yükleri sırtlanıyor. Siz tek işinizi
HDP olarak ilan ederken, bu ülkede çözüm süreci askıda bekletiliyor, işçilerin başına maden göçüyor, o işçileri günlerdir çıkartamıyorsunuz. Bu ülkenin iç siyaseti de, dış siyaseti de yarattığınız enkazın altında kalıyor."
"BİRİLERİ SÜRECİN RUHUNA EL FATİHA OKUYOR"
HDP'nin bir siyasi parti olarak görevlerini büyük bir sabırla en ileri düzeyde yürütmeye çalıştığını dile getiren Yüksekdağ, "Birileri sürecin ruhuna el Fatiha okumaya çalışırken,
biz barışı sonuna kadar savunacağımızı ilan ediyoruz. Peki hükümet ne yapıyor? Masayı sallamakla tehdit ediyor. Elinizde tek bir dal var, çözüm süreci. Onu kırmaya çalışıyorsunuz" dedi.
"KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR"
Yüksekdağ, "1 Kasım,
Dünya Kobani Günü ilan edildi. 39 ülkedeki gibi
biz de çağrı yaptık. Onlarca
dünya kentinde sokağa çıkıldı. Ne oldu? Halkımız sokağa çıktı, demokratik direnişçi tavrını ortaya koydu, asker
polis müdahalesi olmadığı için de bir şey olmadı. Demek ki siz militarist enstrümanları devreye koymadığınızda bu halk barış içinde
eylem yapmayı çok iyi biliyor. 1 Kasım eylemlerini provoke etmeye çalışan iktidar, söylediklerinin boşa çıkmasından sonra 'Yanlış öngördük, özür dileriz' demeliydi. Ama fıtratlarında özür dilemek,
biz de yanlış yapabiliriz demek yok. 57 ilde baskı ve kısıtlamalara rağmen yüz binler olup alanlara akanlar, en değerli duruşu göstermiştir. Kobani'ye en güzel selamdır. Hükümetin bundan ders almasını dilerdim ama Davutoğlu’nun bugünkü konuşmasına bakınca. Keskin sirke küpüne zarar. Bu keskin yaklaşımlar, sizin üzerinizde durduğunuz zemini gün be gün çatırdatacak" diye konuştu.
"BUGÜN KERBELA ZULMÜ KOBANİ'DEDİR"
"Bu yolda acı da vardı, katliam da, ihanet de. Bugün Kerbela zulmü Kobani'dedir" diyen Yüksekdağ, "Kerbela'da katliam yapanlar da Müslümanlık adına yola çıkmışlardı, bugün Şengal'de katliam yapanlar da. Bugün farklı kılıkta Yezid orduları karşımızda. Ama dün teslim olmayanlar, bugün de teslim olmamak için direniyorlar. Kobani işte bu direniş yolunu izliyor. Direniş bu kadar büyük bir erdemle yola çıktığı içindir ki, erdemsizliğin taşıyıcıları karşısına çıkıyor. Kobani direnişi sürüyor ama hala kör, sağır ve dilsizi oynayan bir anlayış var. Kobani'nin anlamını hala çözememişler. Diyorlar dertleri Kobani değil. Derdimiz Kobani, davamız Kobani. Asıl sizin derdiniz neden Kobani değil, cevap vermeniz gerekiyor. Aradan aylar geçtikten sonra 'Suruç ile Kobani'yi ayrı tutmuyoruz' demeniz anlamsız" ifadelerini kullandı.
"SAFINIZI NETLEŞTİRİN"
"Safınızı netleştirin" diyen Yüksekdağ, "IŞİD'e yeni
terör örgütü demeye başladınız. Öte yandan, 'PYD de
terör örgütüdür' dediniz. Gözünüz Muaviye ve Yezit'ten konuşuyor. Bakın, Kobani direnişinden sonra suskunluk, görmezden gelme ve Kobani'nin düşmesini bekleme ortadan kalktı. Halklarımızın kazandığı mevzileri sömürücülere terk etmedik, etmeyiz. Devlet Kobani'den gelenlere karşı görevini yapmıyor. İddiaları ispatlanmaya muhtaçtır. Hükümete sorsanız gani gani yardım akıyor. Ama Suruç'a gidip çıplak gözle bakarsanız iki AFAD kampından başka bir şey yok. Gözümüze mi inanalım, hükümetin raporlarına mı? Şengal ve Rojava'dan gelen 3 kampta toplam 9 bin kişi var. Geriye kalan 150 bin kişiye belediyelerin kıt olanaklarıyla, halkımızın dişinden tırnağından arttırdıklarıyla yardım ediliyor. Başta başmüzakereci Abdullah Öcalan
olmak üzere Kürt siyasi tarafı ve bizler parti olarak sürece katkı sunduk, kendimizi barışın bir tarafı olarak gördük" dedi.
"KOBANİ, SÜRECİ ASKIYA ALMA BAHANESİ OLARAK KULLANILDI"
Yaklaşık iki yıl boyunca hükümet tarafından resmi müzakere başlatılmamışken büyük çaba gösterdiklerini savunan Yüksekdağ, "Görevdir. Kriz çıkar, çözülür. Bu sorumluluk anlayışımızın gereğidir ama hükümetin sorumluluk anlayışı yok. Erteleme politikalarını otomatiğe bağladılar. İpe un serme politikası devrede. Kobani, süreci askıya alma bahanesi olarak kullanıldı" diye konuştu.
Yüksekdağ, "Dört bir tarafımız kuşatılmışken, Genel Merkezimizde Parti Meclisi üyemiz bıçaklanırken, onlarca insanımız kurşunlanırken hala barış diyoruz. Süreç sizin tapulu malınız değil. Çözüm ve barış rehineniz değil. Barış halkların barışıdır, herkes sahip çıkmak zorundadır" dedi.
SİNAN USLU