Hitler'i Aratmayan Gruplar ve Terör Örgütleri
Irksal, dinsel ve cinsel ayrımcılığı savunan, aktif halde var oldukları ülkenin yanısıra dışarıdan da destek ve sempatizan bulmakta zorlanmayan Neo-Nazi gruplar ve `terör` örgütleri gezegenimizi `kanser` gibi sarmaktadır.
1. Almanya
NSU (Neo-Nazi National Socialist Underground) Gizli Sosyalist Ulusal Neo-Nazi Örgütü. 2011 yılında soydukları bir bankanın ardından yakalanmak üzereyken örgüt üyelerinden ikisinin içinde bulundukları karavan evi önce ateşe vermiş ve sonra da başlarını kurşun sıkarak intihar etmişlerdir. Polis daha sonra ki araştırmasında örgüt üyelerinin aralarında Türklerin bulunduğu Boğaziçi Seri Katliamlarını, Köln bombalı saldırısını ve aralarında Yunanlıların da bulunduğu bir dizi katliamı gerçekleştirdiğini tesbit etmiştir. Yaklaşık 12 farklı Neo-Nazi ve aşırı sağ örgütün bulunduğu Almanya’da Neo-Naziciliğin Türklerin yakılarak öldürüldüğü Solingen Faciası’ndan (1993) sonra da hiç bitmediğini, son 10 yılda 300’den fazla caminin kundaklandığı Almanya’da, Neo-Nazilerin Nipster gibi trend akımlarla kendilerine daha da fazla sempatizan edindiklerini söylemek yanlış olmaz.
2. Rusya
Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin çökmesiyle (1991) yaşanan ekonomik kriz beraberinde getirdiği toplumsal çöküş ve ideolojik boşluk içinde aşırı sağ milliyetçiliğine kayan birçok örgüt türemiştir. Gayleri ve homoseksüelleri tamamen düşman olarak gören örgütlerin yanısıra, Rus beyaz ırkının üstünlüğünü savunup lezbiyen ve transları aralarına almayan Gay Aryan Dazlakları gibi garip fakat oldukça şiddet yanlısı örgütler de türemiştir. Rusya’da tahminen 70,000 Neo-Nazi olduğu bilinmektedir. Format18 adındaki Neo-Nazi örgütünün sadece Moskovo’da bir yıl içinde 600’den fazla göçmeni öldürdüğü iddia edilmektedir. The Times of Israel gazetesine göre aşırı Rus milliyetçiliği, Yahudi (ve Müslüman) düşmanlığına dayalı ideolojiyi benimseyen Rus Neo-Nazi Militanları Örgütü’nün varlığından ve yaptığı katliamlardan Rus Hükümeti’nin de haberi vardır. Avrupa’daki aşırı sağın güçlenmesiyle, İsrail’de bile Patrol 36 adında Neo-Nazi örgütü kuracak kadar ileri giden Rus Neo-Nazi Militanlarının katliam yöntemleri arasında kurşuna dizmek, kelle kesmek, ölünceye kadar dövmek vardır. Gizli belgesel ‘’Credit for Murder’’, Rus Neo-Nazi Militanları hakkında gerçekleri gözler önüne sermektedir.
3. Norveç
Norveç Ulusal Sosyalist Hareketi, Vigrid, Allahsız Cephe gibi parti ve örgütlerin bulunduğu Norveç Birliğine’de inadına üye olmayarak ‘ulus’ olarak farklılıklarını 28 (-1) üyeli Avrupa’ya kanıtlamışlardır. Nordik Mücadele Harekatı adlı Neo-Nazi yapılanmanın Norveç İsveç, Finlanda ve Danimarka’da binlerce üyesi vardır. Örgüt üyelerinin tek başlarına işledikleri suç ve cinayetleri işleyenlere ‘yalnız kurt’ denir ve 77 kişiyi katleden Anders Breivik’in ‘yalnız kurt’ olarak işlediği cinayetlerin Avrupa’da giderek arttığı, tek başına veya ufak gruplarla işlenen katliam ve cinayetlerin üzerine devletlerin İŞİD’in üstüne gittiği kadar gitmediği için daha da tehlikeli bir boyutlara ulaştığı bilinmektedir Avrupa
4. İngiltere
Avrupa Birliği’nden ayrılıp aşırı sağa kayan İngitere’de 15 farklı Neo-Nazi ve Aşırı Sağ Örgüt bulunmaktadır. Bazı ülkelerde yasaklı Blood & Honour gibi Nazi propogandasını uluslararası düzeyde yapan rock gruplarından, Combat 18 gibi göçmen ve beyaz olmayanların cinayetlerinden sorumlu örgütlere kadar birçok aşırı sağ, ırkçı ve faşit grupların var olduğu ülkedir İngiltere. Müslümanlar üzerinde son 10 yıldır giderek artan saldırılar Brexit ile beraber daha da artışa geçmiş, ülkesinin Avrupa Birliği’nde kalması ve daha hoşgörülü olmasını savunan İşçi Partisi Milletvekili Jo Cox bu görüşleri yüzünden halkın arasında yine halktan olan birisi tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür. İngiliz Hükümeti ülkede giderek artan aşırı sağ örgütlerin varlığını görmemezlikte diretmekte, bu tür aşırı sağ oluşumların yasal olduğu gerekçe gösterilmektedir.
5. ABD
Ruslar gibi Nazilere karşı II. Dünya Savaş’ında savaşan bir milletin 60’lardan sonra Neo-Nazi örgütlere ev sahipliği yapması ne acı! Yaklaşık 10 farklı aşırı sağ örgüt ve Neo-Nazi grupların bulunduğu Amerika’da Nazicilik temellerini sizin de tahmin edebileceğiniz üzere Aryan ırkçılığından almaktadır. 1960’larda 4 milyondan fazla üyesi olan Ku Klux Klan’ın sayıları 10 binlere düşse de, örgütün günümüzde ABD’nin polis teşkilatı ve devletin önemli yerlerinde görev aldığı da bilinmektedir. KKK üyelerinin amaçları arasında beyaz ırkın üstünlüğü ve zencilerin köleleştirilmesi, Yahudi ve Müslümanlardan ülkenin arındırılması vardır. ABD ordusundaki birçok Neo-Nazi eğilimli asker ve kamutanın Orta Doğu'nun (Afganistan- Irak- Suriye) istila edilmesinde görev aldığı bilinmektedir. Bu askerlerin bir kısmı Abu Ghraib (Ebu Gureyb) gibi adı duyulmuş ve duyulmamış birçok hapishane ve kendi açtıkları işkence merkezlerinde Irak halkına karşı insanlık suçu işlemişlerdir.
6. Yunanistan
Papadopoulos’un faşist milliyetçi rejiminden doğan Altın Şafak partisi Srebrenika Katliamı’nda (1995) rol almıştır. 2012 yılında ise %7 oy alarak Yunan meclisine 18 üyesiyle girmeyi başarmıştır. Anti faşist repçi Pavlos Fyssas’ın öldürülmesinin (2013) ardından Anti-Faşizm protestolarına hükümet müdahale etmiş ve 34 anti-faşist protestocuyu tutuklamış, bir kadın gösterici de göz yaşartıcı gaz kanisterinin yakın mesafeden yüzüne atılması ile ağır yaralamıştır.
7. Avrupa Parlamentosu
Milliyetçi Cephe (Fransa), PVV (Hollanda), FPÖ (Avusturya), Vlaams Belang (Belçika), Lega Nord (İtalya), Jobbik (Macaristan), Yeni Sağ (Polonya), UKIP (Birleşik Krallık) gibi aşırı sağ partilerin lobileşip güçlendiği ve bu durumun Avrupa’daki ENAR (Irkçılık Karşıtı Avrupa Birlikteliği) gibi sivil toplum örgütlerini bile ürküttüğü bilinmektedir. Aşırı sağ milliyetçiliğine dayalı bir ideolojiyi benimseyen bu siyasi partiler özünde Avrupa’nın Avrupalıya (Beyaz Hristiyan Aryan halka) ait olduğu görüşünde birleşseler de, UKIP ve Milliyetçi Cephe gibi ''Müslüman ve Yahudi vatandaşların tolere edildiği Avrupa Birliği’ne'' de karşı oldukları bir gerçektir. Bu tür aşırı sağa kayan milliyetçi grupların Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye karşıtı birçok propaganda eylem ve söylemide gerçekleştirip, destek verdikleri bilinmektedir. Sürekli olarak Kürtlerin baskı altında yaşadığı ve Türklerle aynı haklara sahip olmadığını öne süren batı, terör örgütü dediği PKK’ya Avrupa Parlamentosunda sergi ve çadır açtırarak iki yüzlülüğünü göstermekte ve aynı zamanda aşırı Kürt milliyetçiliğini ve Türk düşmanlığını körüklemektedir.
8. Türkiye
Türkiye’de ortaya çıkıp birçok yabancı ülke ve örgütlerden de destek gören PKK (Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütünün 1980’lerdeki Marksist-Leninist yapılanması zamanla evrimleşmiştir. Şiddet yanlısı sosyalist bir ideolojiden, Guti ve Sümerlerin Kürt olduğunu ve Mezopotamya’nın üstün ırkından geldiklerini savunan aşırı Kürt milliyetçiliği öne çıkarılmış, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’yi içine alan geniş bir coğrafyanın Kürt hegemonyası altına alınması ve bu coğrafyanın etnik olarak tamamen Kürtleştirilmesi amaç edinilmiştir. Nazi anlayışının temel unsurlarından olan ‘üstün millet’ anlayışı PKK’da çok açık şekilde görülmektedir. Aşırı Kürt milliyetçiliğine kayan PKK ve alt kanat yapılanmaları özellikle üniformalılara karşı yapıyoruz deyip toplumun her kesiminden olanlara, bunlara iş adamları, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, öğrenciler, kadınlar ve çocuklar dahil, karşı işledikleri suç ve cinayetlerle Neo-Nazi örgütlerinden bir farklarının olmadığını kanıtlamışlardır. Alçakça planladıkları salıdırılarında sivillere karşı işledikleri cinayetlerin yanısıra adam kaçırma, gasp, haraca bağlama, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı vb suçlarla bilinen PKK, Avrupa’da tıpki Neo-Nazi Almanların yaptığı türden nefret cinayeti, cami ve işyeri kundaklama suçlarını gerçekleştirdiği de tespit edilmiştir. PKK sosyal sitelerde tıpki diğer Nazi örgütleri gibi milliyetçilik, demokratik haklar, belli bir gruba özel özgürlük ve duygusal-demagojik söylemlerle genç beyinleri etkilemekte, kendi basın-yayın organlarıyla da propogandasını yapmaktadır. PKK’ya Avrupa’da psikolojik, politik ve finansal destek verenlerin Türk düşmanı aşırı milliyetçi Aryan grupların ve siyasetçilerin olması tesadüf değildir; aşırı sağ ideolojinin Avrupa’daki amaçları arasında Türkleri Avrupa’dan tecrit etmek vardır ve belli bir dini inanca bağlı olmadıkları yargısını yaratmış PKK’yı da Türkler üzerinde bir tehdit olarak kullanmaktadırlar.
Kürtlerle Türkler arasında komşuluk ve kardeşlik ilişkileri açısından göze değer hiçbir sorunun olmadığı Türkiye’de, aşırı Kürt milliyetçiliğinin AB dışında diğer bazı emperyalist ülkeler tarafından da körüklendiği bilinmektedir. Terörizme savaş açmak için okyanusun öte tarafından gelenlerin terörizmi yok etmek şöyle dursun yerine yenilerini yaratmaları ve PKK gibi örgütleri silahlandırmaları asıl amaçlarının çok farklı olduğunu göstermektedir. Eğitim kampları Kuzey Irak’ta yani ABD’nin askeri şemsiyesi altında, finansal ve politik yapılanması ise Avrupa’da olan bu örgütün çok kısa sürede elimine edilmesinin önündeki en büyük engel batıdır. Nihat Erim gibi geçmişte bir başka radikal sosyalist terör örgütü tarafından şehit edilmiş bir devlet büyüğümüzün ABD büyükelçiliği tarafından gündeme getirilip ABD-Türk dostluğuna dem vurulması ‘zevzeklik ‘değil akıl almaz bir ikiyüzlülük ve tehditdir zira Nihat Erim’in şehit edilmesinden sonra bu ülkeye askeri rejim getirilmiştir.
9. Bulgaristan
Justin McCarthy ve diğer birçok akademisyen Balkan Savaşları (1912 – 1913) sırasında yaklaşık olarak 2.5 milyon Müslüman Türkün öldüğü ve en az 1 milyon Türkün de Bulgaristan’dan göç etmesine rağmen Bulgaristan’ın yine de en çok Türk’ün yaşadığı Balkan ülkesi olduğunu belirtir. Avrupa’nın en fakir üyesi olan Bulgaristan’da aşırı sağın da uzun bir geçmişi vardır. 1951 yılında iktidara gelen faşist Bulgaristan Komünist Partisi ile uygulanan Tek Millet Kararı ile ülkedeki azınlıkların zorla din ve isimleri değiştirilmiş, 1980’lere gelindiğinde ise asimilasyon süreci hızlanmıştır. Türklerin yaşadığı ilçe ve köylere baskınlar düzenleyen Bulgar askeri ve polisi şiddet ve işkence uygulayarak binlerce Türkün özkimliğini silmeye çalışmıştır. 1949 yılında Komünizme karşı gelenlerin gönderildiği Ölüm Kampı Belene 1984-1987 yıllarında, asimilasyona karşı koyan Türklerin hapis edilip çeşitli işkencelere maruz kaldığı ve Almanya’daki Yahudi kamplarını aratmayan bir soykırım kampına dönüşmüştür. Bulgaristan’daki Belene Kampı tüm karanlık geçmişine rağmen günümüzde hapishane olarak işlevini sürdürmektedir. Yarım milyona yakın Türkün sürgün edildiği 80’lerin sonundan günümüze gelirsek Türkler, Yahudiler, Romaniler açısından pek birşeyin değiştiğini söylemek mümkün değildir. 2006’da 30,000 destekçisine hitaben yaptığı bir konuşmada aşırı sağcı Ataka (Attack) Parti lideri Siderov ülkesindeki Kürtlerin Romanilerden de beter bir halk olduğunu ve ülkesinin henüz bağımsız olmadığını ve aslında Türkler tarafından yönetildiğini iddaa ederek, Bulgaristan’da giderek artan yabancı düşmanlığını körüklemiştir. 2013’te Bulgar meclisinde 23 sandalye elde eden ırkçı parti Ataka parti üye ve destekçileri yabancı düşmanı, anti-Semitik, anti-İslamik ve Türk düşmanı olarak tanınır. Ülkenin diğer aşırı sağcı partisi IMRO Bulgar Meclisi dışında, Avrupa Parlemantosu’nda da sandalyeye sahiptir.
10. Orta Doğu
Putin İŞİD’i ‘mercenary’ yani paralı asker diye tanımlamış, en yüksek fiyat veren ülkenin pis işlerini yaptığını ileri sürmüştür (2014). İŞİD ise eylemlerini İslam ve Müslümanlar adına yaptığını ileri sürerek Orta Doğu’da var olan yabancı güçlere ve ‘önlerine çıkan diğer (Müslüman) ülkelere’ savaş ilan etmiştir. İŞİD’in El-Kaide uzantısı bir terör grubu ve ABD’nin Irak işgalinden sonra oluşmuş bir tehdit olduğu göz önüne alınırsa, İŞİD’in bu ülke ile arasındaki bir bağından şüphelenmemek için hiçbir sebep yoktur. Aralarında Cihatçı John gibi Avrupa vatandaşlarının da olduğu örgüte sadece Orta Doğu'lu radikal İslamcıların oluşturduğunu inanmak saflıktır. ABD’nin Sovyetler Birliğini çökertmek için 80’lerde Usama Bin Ladin ve örgütüne askeri eğitim ve silah desteği yaptığını ve PKK’nın kolu olan PYD ve YPG’ye her türlü destek sağladığını da unutmamak gerekir. 9/11’dan beri hiçbir radikal terör örgütü saldırısı olmayan ülke ABD’nin Orta Doğu’dan pılını pırtını toplayıp çekip gitmemesindeki tek neden yeni Orta Doğu projesi adını verdikleri plan ve planın parçası olan yapıcı-kaos (constructive-chaos) adını verdikleri terör grupları aracılığı ile uygulanabilirliğine olan inançlarıdır.
Neo-Nazi örgütler ile İŞİD karşılaştırıldığında aralarındaki ideolojik benzerlikler gözden kaçmayacak nitelikte ve incelendiğinde aslında İŞİD örgütünün İslam dini altına gizlenmiş aşırı sağcı Neo-Nazi bir örgütten farkı olmadığı ortaya çıkıyor. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tıpki Hitler’in yaptığı gibi yoluna çıkan herşeyi ve herkesi yıkıp geçen, kadın çocuk, sivil ayrımı gözetmeksizin kendi saflarında olmadıklarına inandıkları herkesi hedef seçen İŞİD ile Nazi Ordusu arasındaki tek fark büyüklük açısındandır zira İŞİD sayı olarak Nazi Ordusu gibi bir güce sahip olsa Orta Doğu’daki Müslüman ülkelere sadece terör değil milyonlarca insanların öldüğü bir koas ortamından başka birşey getirmeyecektir. Böyle bir kaos ortamının yaşanmamasındaki tek engel Rusya ve ABD arasındaki çıkar çatışması, Türkiye ve İran’ınsa büyük lokma olmasıdır.
Yeni Yıla İŞİD saldırısı ile başlayan ülkemizde amaçlanan insanlarımızın kutuplaştırılması, ülkeye yönelik tehditlere karşı tek bir ses olmak yerine ülkenin sosyal-politik bir karmaşada bölünmüşlüğe itilmesidir. Başbakanlık sistemi gibi halkın aklını karıştıran ve ülkeyi kutuplaştıracak rejim değişikliğinin kimseye faydası olmayacaktır. Ülkemizde sosyal ve politik kaosun yaşanması durumunda ABD’nin 2003 Irak işgali ile başlattığı yeni Orta doğu projelerinin önünde pek bir engel de kalmayacak; tüm bu kaos ortamında burnu bile kanamayan ABD ise Türkiye’yi bir oldu bittiye getirecektir.